8 Aralık 2019 Pazar


Samir Amin Kimdir?

Who is the Samir Amin? And Arap Spring Assessment 

Samir Amin, şu aylarda ölümünün  ardından 2 yıl geçmiş diyebileceğimiz Mısırlı-Marksist eleştirmen ve ekonomist. Kendisi Kahire'de doğmuş, Paris'te vefat ediyor.

Samir ekseri "Eurocentrism terimi" ile tanınıyor fakat benim kendisi hakkında değineceklerim biraz daha farklı konular, aslına bakılırsa yüzeysel olarak farklı gözükse de sistemi görebilen ve yorumlayanların hakkındaki her şey bir noktada birleşebiliyor. 

Amin Samir ismine geçenlerde okuduğum Emre Kongar'ın "ABD'nin Siyasal İslam'la Dansı" adlı güzel kitapta rastladım, Ortadoğu'da hayata başlayıp (belki kısmen) daha sonrasında Avrupa düzeni içinde hayatını geçirmiş birinin gözlemleri ve araştırmacılığı sanki daha dikkat çekici değil mi? 

Aslında konunun özü biraz daha Arap Baharı ve bölge ülkeleri eğilimli, Kongar'da kitabında buna değiniyor, Samin'in Arap Baharını nasıl değerlendirdiği..

Samin, Arap Baharını tek bir nedene bağlamayı kolaycılık olarak buluyor ki tüm bu ülkelerde olan ayaklanmalar için sabit belirli maddeler sıralandı neredeyse tüm kaynaklarda, Batı bu bölgede belirli hedeflere sahipti ve olaylar bu yüzden gelişiyordu.

Tunus'ta bir gencin kendini yakmasıyla alevlenen ayaklanmalar dizisi olarak tanımlanan Arap Baharı aslında Latin halklarını yirmi yılı aşkın bir süredir elde ettiği bir deneyim, halklar kapitalizm zehirli dalgasından uyanmaya ve silkinmeye çalışıyor, kendini liberalizm, emperyalizm, neoliberalizm olarak sahaya farklı yüzlerle defalarca koyan bu sistemin insanları tabaka tabaka ayıran yakıcı hissine karşı geliyorlar. Bunları koruyan kollayan, ekmeğini yiyen, halkın ekmeğini çalan otokrasilerine,  diktatörlerine direniyorlar, genelde antikapitalist bir hareketi canlandırıyorlar.

Öte yandan kapitalizmin çöktüğü vakit, yeniden ortaya çıkan şeyin ne olacağı şüpheciliği de ifade ediliyor, tahmin edilenin yani sosyal bir devletin, sosyalizmin kamu sübvansiyonlarının halka sunulduğu bir sistemin geleceğinin garantisi yok, aksine gelen sistem antikapitalist dahi olmayabilir. Öyle ki dünya düzeninde bazen en sıkı sosyalistler bile kapitalist bir devletin en iyi yöneticisi olabiliyorlar.
Güçlenmekte olan bu gibi süreçlerin birde önlerine set çekildiği kısmı var, ABD'nin projeleri bu halk uyanışlarını nasıl yok ederiz odaklı, Samin'de bu noktada Siyasal İslam'ın nasıl kullanıldığına dikkat çekiyor, aslına bakılırsa örneklerini kendi ülkemiz genelinde de görebileceğimiz çok temel bir konu.
Bölge ülkelerinde örnekleri ise Mısır'da ortaya çıkan Vahhabizim, birçok hakkın bölgede Müslüman Kardeşlere devredilmesi gibi..vb birçok şey sıralanabilir.
Samir genel anlamda seküler bir bütünleşme hareketi olmadığı müddetçe bölge ülkelerinde bir refahı öngöremiyor, daha doğrusu bu ayaklanmaların başarıya ulaşacağı konusunda şüpheli, bir diktatörün bir diğerine yer verdiği ayaklanmalar bir şey ifade etmiyor. 

Şu alıntıyla yazıyı sonlandıralım;
"Arap Baharı" ya da başka hareketler, siyasal rejim açısından dini dogmaları aşmadıkları, sekülarizme ya da laikliğe yönelmedikleri sürece başarısız kalmaya mahkumdur. 

Elbette bu son alıntı yeni bir yazıyı kapsayacak kadar tartışmalı bir görüş yaşadığımız bu bölgede...



















25 Nisan 2019 Perşembe


no women no cry

  yes women yes dancing/singing



kadınlar..
kadınlar..
kadınlar..
Buraya ne feminence, ne de radikalce yazıyorum. sadece son zamanlarda dikkatimi çeken iki cesur kadından bahsetmek istiyorum. Çünkü görüyorum ki bu kadınlar demokrasiye, haksızlığa karşı olan davaya inanan ve bunu seslendirebilen türden bir ilham kaynağı olarak bizlere örnek olabilirler.

O zaman ilk olarak Alexandria Ocasio Cortez'den bahsedelim.

Kendisi son zamanlarda Amerikan siyasetinde oldukça ses bulmuş bir kadın. Onu ön plana çıkaransa gerçekten diğerlerinden farklı bir siyasetçi olması, her şeyden önce oldukça genç bir kadın, bünyesinde olduğu demokratların temsilciler meclisinde ki en genç kadın hatta. 29 yaşında ve kendini halktan biri olarak tanımlıyor. 2018 yılında siyasete katılmaya karar veriyor..
Adaylığını koyduğu 14. bölgede 20 yıl boyunca kazanan Joe Crowley'i %57 oyla geride bırakarak girdiği ilk yarışın galibi oluyor, bu seçim yarışında ise kesinlikle kıyaslanmayacak şey; adayların topladıkları kampanya paraları.. Cortezinkiler Crowley'in yanında oldukça sönük ve bireysel yardımlardan oluşuyor. Bu durumda Cortez'in bizi büyüleyen karakteri, azmi ön plana çıkıyor. Bu seçimde sokak sokak gezerek kendini tanıtıyor, salt bir emek karşılığı aslında. Kendisi de bu galibiyetin büyük bir mücadele  olduğunu twitter hesabından seçim döneminde giydiği yırtık ve eskiyen ayakkabılarını paylaşarak anlattı. 
"Tabanlarıma yağmur suyu girene dek kapıları çaldım."

Aslında Cortez'in kendi hayatındaki zorluklar onun bu mücadeleci kişiliğinin bir dönütüydü. Üniversitenin ilk yıllarında babasını kaybetmiş, annesiyle birlikte temizlik işleri yapmışlardı. Kendisi yakın bir zamana kadar da barmenlik ve garsonluk yapmıştı. 

Ardından Cortez karşısına çıkan Anthony Pappas'ı da yenerek parlamentoya girdi. Evet burada da kendisiyle ilgili birtakım karalamalarla karşılaştı. Öğrencilik yıllarında ki dans ettiği videosu yayınlanmış ve eleştirilmişti. İşte buradaki eleştirilere karşı olan cevabı ise manidardı. Kongredeki ofisine mini bir dans ile giriş yaptı, işte bu yüzden başlığımız ne diyor : Yes Women Yes Dancing!
Peki Cortez neler söylüyor/ yapıyor ?

  • Zenginler vergi vermeli, Amazon'un yatırımcısı biz (devlet) olamayız. 
  • Legal yoldan para kaçıranlara, -apple'da dahil- usulsüzlüklere karşı çıkıyor.
  • Mecliste dillendirdiği yolsuzluk oyunu (corruption game) ile çarpıcı bir konuşma yapıyor.
  • Zenginin zenginleştikçe, fakirin fakirleşmesine karşı çıkıyor.

Alexandria Ocasio Cortez'i eleştirenler ve ezik popülizmi yaptığını söyleyenler bir yana bence oldukça umut vadediyor..
Not: Bir öneri olarak ta seçimlerde kadınların mücadelesini anlatan ve 1 Mayıs'ta yayınlanacak Netflix belgeseli " Knock Down The House" kendisini buraya bırakıyorum. Elbette içinde Cortez'de var :)

O zaman gelelim Alaa Salah'a

Salah Cortez'den oldukça farklı, öncelikle kendisi bir siyasetçi değil. 22 yaşında genç bir mimarlık öğrencisi. Onu ön plana çıkaran, adını bizlere kadar getirense ülkesinde yani Sudandaki 20 yıllık Beşir yönetimine karşı olan devrim hareketleri.

 Sudan'da son yıllarda baş gösteren işsizlik, yolsuzluk gibi nedenlerden halk oldukça zor durumdaydı. Aslına bakılırsa Beşir bir darbe ardından başa gelmiş ve halk tarafından desteklenen bir liderdi, kendisinin ülkeyi Amerikan baskılarına karşı koruduğunu söylüyorlardı fakat halk ağır ekonomik şartlar altındaydı ki, düşen para değeri için birkaç yılda bir  birim değiştirmişler, ekmek fiyatları 1 cüneyhten 3 cüneyhe kadar çıkmıştı. Para piyasalarındaki dalgalanmalar her zaman olduğu gibi en çok halkı etkilemişti, piyasada para yoktu. Elbette bunda Sudan'ın yıllardır Amerika ambargosu altında olmasınında etkisi vardı. Halk bu durumda Beşir önderliğinde bir değişim hareketi bekledi fakat yanıt gelmedi. Beşir sahaya çıkıyor ve Ohal ilan ediyordu. Böyle olunca isyan kaçınılmaz hale geldi. Savunma bakanı ise El-Beşir'in devrildiğini açıkladı.
Halk uzunca bir süredir sokaklarda ve başı kadınlar çekiyor. En dikkat çekeni ise Alaa Salah, üzerinde beyaz örtüsü, dilinde şarkısı, şiiri bir arabanın üzerinde.. Bizlere diyor ki;  "Kurşun öldürmez, öldüren şey insanların sessizliğidir." Aynı zamanda bu bizlere yalnızca bir bireyin dahi ülkesi için yaptığı fedakarlığı böylesi duyurabileceğini ve günümüz koşullarının bunun önünü açtığını görüyoruz. Belki de "beyaz gelin" olarak onu bu hareketlenmelerde görmeseydik ve bir simge haline gelmeseydi, Sudandaki devrim kadar ciddi bir gündemden bu kadar detaylı haberdar olamayacaktık. Umarım kendisini bir vatansever olarak tanımlayan ve Sudan için iyi şeyler düşleyen Alaa Salah ve tüm Sudanlılar yakın zamanda istedikleri şekilde refah bulurlar..